Tarih'den Seçmeler

Kanuni Sultan Süleyman'ın deniz manzaralı, içinde meyve ağaçlarının da bulunduğu hoş bir bahçesi varmış ve kendisi fırsat buldukça burada vakit geçirmekten hoşlanır ayrıca bu manzaradan ilham alırmış. Bir gün meyve ağaçlarını Karıncaların sardığını fark etmiş ve Karıncaları uzaklaştırmak için ilaçlamanın doğru olup olmayacağını hocasına sormak için odasına gittiğinde hocasının yerinde olmadığını gören Sultan bir kağıda not olarak şöyle yazmış; meyve ağaçlarını sarınca Karınca, günah var mıdır Karıncayı kırınca? odasına geldiğinde notu okuyan hocası cevap olarak; yarın Hak Divanına varınca, Süleyman'dan Hakkın alır Karınca...

Yavuz sultan Selim:

Mısır seferinden sonra, oradaki insanlar arasında, kulaklarına halkalar geçirilmiş kişileri göstererek.

-“..Bunların kulaklarında niçin halkalar var?” diye sorar.

Kendisine rehberlik eden yerli zevât:

-“Yüce Padişahımız, onlar kölelerdir. Diğer halktan ayırt edilmesi için, burada kölelerin kulaklarına halka takılır.”

-“Kim takıyor bunları? Tiz (derhal) onu bana çağırın!”

Emir yerine getirilir. Bu işin uzmanı huzura çağırılır. Yavuz Selim emreder:

-“O küpelerden benim kulağıma da takınız!” Yerli zevâttan itirazlar başlar:

-“Nasıl olur hünkârımız? Onlar köle, siz ise bizim sultanımızsınız!”

Yavuz âdeta kükrer:

-“Bre nâdanlar, ben de Sultanlar Sultanını olan Yüce Allahın kölesiyim. Bunun böyle olduğu herkes tarafından biline! Derhal o halkayı takınız!…”

..Ve köle halkası, koca Yavuz Sultan Selim’in kulağına da takılır.

Koca sultanlık bile Yavuz Selimi’i, Allah’a c.c. KUL olmaktan men edemez.


Yavuz Sultan Selim’in resimlerinde gördüğümüz, o küpe zannettiğimiz nesnenin hikâyesi işte böyledir…  (Bazı tarihçilerin, o küpe hakkındaki yorumları ise uydurmadır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder